Cebimde Bir Serçe Ölüsü/sitede olmayan orjinal haliyle |
Offf..! Yahya’nın raks dediği olsa gerek Şalsız, gülsüz, çıplak ayaklı Ateş kuşları düşüyor yüreğime Akşamın yangın renkli gözleriyle Anasız çocuk çehresi gibi bakıyor bana İzmir Hoşçakal demeden gidiyorum Gelmişine geçmişine bu dünyanın Cebimde bir serçe ölüsü Birde ucu yanık mektup
Gitme gülü/ver diyor Ölmeseydim, gülü/verecektim diyor
Ahh..! Düş yüzlüm; Gittin! Ne kıvırcık saçlarım var artık ne de pembe ayakkabılarım… Uçurumun kenarındayım sevgili…Her şafak vakti martılar güne uyandığında ben tekrar intihar ediyorum …ama olmuyor, ölmeyi bile beceremiyorum sensiz. Biliyor musun artık saklayamıyorum. Adın her içimden geçtiğinde sarsıla sarsıla ağlıyorum. Film izlerken, şarkı dinlerken, en çok da makarna yerken… bıktım insanların ne oldu diye başıma toplanmalarından…Serçe öldüüü….Serçe öldü… diye avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum. Sensizliğin kuyularına düşüp çamura bulanırken üstüm başım, çaresiz soruyorum. Neden bana elini uzatanların hiç biri sen değil. Görmüyor musun yüreğimin yırtıklarını…
Offf..! Ben Yusuf sesli bir serçe avuntusuyum Bu şehir aslında bir kuyu demedim mi Masalımızda yorulurken şarkılar Yolcuyum yolum Kerbela demedim mi
Şimdi koy ver beni bırak gideyim Ağlama serçem gözünü seveyim Bu yıldız senin olsun bak bu gece mavisi Bırak aşkı ben Hüseyin’den öğreneyim
Yandım diyorum yandım gör halimi Fatıma’nın sabrı olda Çalkala doldur böğrüme şu denizi Yoksa bu şehir yanacak, Yanacak çocukların elleri
Ahh çıkmaz sokağım; Kaç kez çarptım pencerene…Git ! diyorsun ama senden başka adresim yok ki benim … Nereye gitsem yalnızlığımın kalabalığısın. Sensizliğin gürültüsü hep içimde.. İzmir kıskandığım şehir…Martılar tanır oldu kendime yabancı gölgemi. Seni anlatıyorum onlara. Biliyorlar sen yoksulu olduğumu. Konuşmasalar da anlıyorlar dilimden. Geçip gittiğin sokaklardaki ayak izlerine dokunuyorum. Topuklarım kanıyor… Efkarla içtiğin sigaranı atarken denize yine öfkelisin. Dokunuyorum dudağından dökülen öfkeli kelimelerine, sonra bağrıma basıyorum onları. Kış rengi saçlarını okşuyorum. Neden siliyorsun gözlerini? Oturduğun taşın üstüne sinmiş kokun. Sana bulanıyorum yine. Ahh..! kimsesiz/im/liğim. Karışsam denizin tuzuna yeter mi? Kanımdaki seni durulamaya… Biz seninle gece ve gündüz gibiydik birbirine yaslanan ama birbirine hiç kavuşamayan….Senden sonra tren vagonları hep ölü kuşları taşıyor…raylar geçiyor üzerimden sol yanım sağ yanımdan hep ayrı…hiçbir istasyonda yok yüzün…adını bilmiyor hiç kimse…hangi şehre gitsem yabancı…sadece ölü kuşlar tanıdık…ömrüm seni yaşadığım kadardı…ölümümse gidişin kadar…Ah uzağım…
Off…! Uslanmadık iki derviş bir çölü sevdik Bakıştık serap gibi yar gözünde kıbleye vardık Baldıran içtik dilimizden şükre bulandık Söyle bana aşkın diliyle söyle Söyle öksüz bakışlım,bakışı nazlım Can canan’ı cehennem gibi özlerse Yunus’u cennetten geçiren Beni senden geçirmez mi?
Ahh hüznüm; Ah yarasını sevdiğim…Ben sana hiç veda edemedim ki. Her geri dönüşümde otobüsün camına adını yazarken, çarçabuk sildim gözlerimi yanımdakiler gözyaşlarımı görmesin diye…Senin yanından ayrılırken her seferinde bin kere daha öldüm. Ahh..! Ne vardı kucağında bir kere ölseydim.Kefene sardım düşlerimi defnettim. Yusuf’un kuyularına…salamı şiirlerin okusun… Ne sıcaktı yüreğin. Dünyayı serçe parmağımla kaldırır bir tarafa atardım sana yaslanırken. Küçük omuzlarımda taşırdım bütün kuşları. Adın su gibi dökülürdü dilimden. Bilmediğim sokaklarda umarsızca gezerken bir sürü şey anlatırdım sana havadan sudan. Başım omzuna düşerken kayıp gitmenden korkardım avuçlarımdan. Sıkıca tutardım elini. Sıcaktın, yürektin, özlemdin…Hissederdim uykumda bile senin saçlarımı okşadığını Bunun adıydı aşk…Ruhunu saran her şeyi maviye boyayan bir masal…Hep ağlayarak dokunduk. Biliyorduk emanettik birbirimize…Kıyamet yakındı…Mahşer yeriydi içimiz ama konuşmuyorduk hiç…Ne duymaya ne de söylemeye cesaretimiz vardı…
Offf…! Bir dağa bir denize vuruyorum kendimi Parçalandıkça çoğalan bir efkar gibi Kan revan içinde kanatlarım Ya düşerse serçenin gözündeki gül Sorularla hırpalanıyor dudaklarım
Bütün trenlerde senin yüzün Bir ayrılık telaşı sarmış koşturuyor Çeliğe kan bulaştı makinist kör bir maşuk Gecenin rahmine soyunuyor günah gibi Telsizlerde Allahu Ekber senin sözlerin
Ey..! hayatın ve aşkın sahibi Ey..! ateş içinde gül veren ibrahim’e Lokma ve hırkadan da geçtik gayrı Sabr ver sevgiliye Medet Ey..!
Ahh sancım; Biliyorum! Ben hiç iyileşemeyeceğim. Her gün bir parçası daha düşüyor kangren olan ruhumun. Uff..! ben aslında bu fesleğen kokusu yüzünden ağlıyorum. Yoksa iyiyim. Ortalık yere dökülen anıları toplamaya çalışıyorum. Yine beceremiyorum, yığılıp kalıyorum oracığa. Saçlarım ellerimin arasında hıçkırıklara boğuluyorum . Bu evde uyumak istiyorum ve de hiç uyanmamak…Biliyorum ben uyurken yine saçımı okşamaya geleceksin. Göz yaşın yanağıma bulaşacak. Açmayacağım gözümü, dudağımı ısıracağım yine anlama diye…Peki melekler neden bu kadar ağlıyor sevgili…onlarda mı yasta benim gibi…
Off..! Kırlangıçlara gülleri öğreten yar Karnının beyazında fesleğenler büyüten yar Yokuşumda yorulma artık Uzak denizlere çoktan geldi sonbahar Senin gözyaşın benim yanağıma dökülsün İçerim zemzem niyetine, dilimde acımış dualar
Sapla tırnaklarını ellerinle sök kalbimi Bölüşürüm seninle sıcak bir ekmek gibi Yeter ki gözünde bir gül kalsın “Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya” Aşk yazsın sana Münker sağ yanına
Zemheride başımıza düşecek Üç elması yok bu masalın Yolcu yolunda, Derviş çilede gerek Kıvırcık saçların bana hatıra Sana da bu kanlı, mavi gömlek
Ahh canımın son nefesi; Bildiğim bütün duaları unuttum. Delik deşik ömrümden bir nefes daha çıkar mı? Bilmem. Her gece gelip bağdaş kurup oturuyorsun gecemin ortasına. Yatağım çöl, Yastığım göl… Açım, uykusuzum sana. Acıtarak yüreğimden bir parça bölüp gözlerine banıyorum. Lokmam yine boğazımda kalıyor. Avunmuyor hasretim. Azad et artık beni sevgili. Ne olur azad et gün ışığından. Yoksun her hücrem siyah, parmak uçlarım hep kırağı…
Offf..! Masalımda saklayamadığım Hoşçakal demeden gidiyorum sana Elim yüzüm hasret kesiği Cebimde bir serçe ölüsü Birde ucu yanık mektup
Gitme gülü/ver diyor Ölmeseydim, gülü/verecektim diyor
Eskiyen elleriyle çıngırağını sallıyor kıvırcık saçlı kız .…Gittiiiii..! Mavi gömlekli çocuk…gittiiii….daha da eskiyor elleri, daha da….
Tövbe Estağfurullah Tövbe Estağfurullah Tövbe Estağfurullah
şahan çoker - 23 Mayıs 2009 Cumartesi
|
|